Telefonla Arayın
html website templates



Bireysel Danışmanlık

BAŞKENT PSİKOLOJİ
Size iyi gelecek!


Bilgilendirme 
Bireysel Danışmanlık'da ilk seansımız kurumu ve psikoloğunuzu tanımanız, psikoloğumuzun ise size fayda sağlayıp sağlayamayacağını gözlemlemesine istinaden ücretsizdir.

Randevu Oluştur
Neden Bireysel Danışmanlık? 
Profesyonel destek almak, kişinin kendisi için yapabileceği en büyük yatırımdır. Bireylerin kendilerini tanımalarına, ifade etmelerine keşfetmelerine ve yaşadıkları sorunlara çözüm bulmalarına imkan sağlayan profesyonel bir destektir. Başkent Psikoloji’ de yetişkin danışanlarımıza yönelik birçok yaklaşım kullanılmaktadır. 

  1. Yas Süreci - Bireylerin yaşamlarındaki önemli kayıplar (ölümler) çeşitli yas tepkilerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Kayıplar karşısında birçok birey, ortaya çıkan yas tepkileri ile farklı bir biçimde başa çıkmaya çalışarak mevcut duruma uyum sağlamaya çabalar. Bununla birlikte, bazı bireyler ise, kayıpları sonucu ortaya çıkan yas tepkilerini çözümleme ve yas süreci ile başa çıkmada sorun yaşayabilirler. Yas danışmanlığı ile bu tür durumlarda yaşanan kayıpa yönelik olarak danışanlara önemli ve etkili yardımlar sunulabilme olanağı vardır. Yas süreci, bir kayıp ya da kayıp tehdidi sonrası başlar ve her ilişki, ayrılık ya da ölüm ile sonuçlanır. Dolayısıyla her insan yaşamı boyunca kayıplarla ve doğal olarak yasla karşı karşıya kalmaktadır.  Kavramsal olarak yas, bir kayıp sonrası ortaya çıkan şiddetli ve uzun süreli acı olarak tanımlanmaktadır. Yas sonucu oluşan acı, hem fiziksel hem de duygusal bir acıdır. Bu acıyı kabul etmek, tanımlamak ve üzerinde profesyonel olarak sosyal destek yaratan bir çalışma yapmak gerekir. Aksi takdirde bu acı, fiziksel belirtiler (semptomlar) ya da beklenmeyen davranışlarla görünür hale gelerek bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebilir. Yas danışmanlığı sürecinde danışanların çevrelerindeki bireyler “anneni, kardeşlerini, derslerini düşün ve hemen toparlan”, “çevrene karşı güçlü olmalısın”, “böyle üzgün olmak sana yakışmıyor”, “bu şekilde davranarak ölen kardeşini üzüyorsun” gibi klişe konuşmalarla bireyin güçlü olması ya da olumsuz duygular hissetmemesi gerektiği gibi inançlarla, kayıp sonrası oluşan olumsuz duygularını bastırmaya çabalamalarının doğru olduğunu söylemektedirler. Yas danışmanlığında amaç; yas tutan bireye, ölen yakını ile ilişkisini sonlandırmaktan öte, duygusal yaşam alanında ölen bireye uygun bir yer bulmasına ve yaşamını etkin bir birey olarak devam ettirmesine destek ve yardımcı olmaktır.


  2. Travmalar - Kişi gerçek bir tehditle karşılaştığını algılamış, fiziksel zarara maruz kalmış veya buna tanık olmuş, bu esnada da aşırı derecede korku, çaresizlik ve dehşet hissetmişse, durum kişi için travmatik bir yaşantı olarak tanımlanabilmektedir. Diğer bir deyişle bir olayda Yaşama karşı tehdit algılama, Vücudun bütünlüğüne karşı tehdit algılama, Sevdiklerimize karşı tehdit algılama, İnanç sistemlerimize karşı tehdit algılama söz konusu ise bu olay kişi için travmatik bir yaşantıdır. Bu tür olaylarda kişilerde genellikle gücü kötüye kullanma, duyulan güvene ihanet etme, tuzağa düşme, çaresizlik, acı, kafa karışıklığı ve/veya kayıp söz konusu olabilmektedir. Bu oldukça geniş tanım, içeriğinde hem tek seferlik olaylar (kazalar, doğal afetler, suçlar, ameliyatlar, ölümler, vb.) hem de tekrarlayan ve süre giden olaylar (çocuk istismarları, çocuk ihmalleri, savaşlar, şiddet içeren ilişkiler, vb.) bulundurmaktadır. Dikkat edilmesi gereken nokta, olayın travma olup olmadığı kararının olaya maruz kalanlara ait olmasıdır. Trafik kazası geçirmiş iki kişiden biri, bu yaşantıda fiziksel bütünlüğüne bir tehdit algılamamış ise bu olay onun için travma olmakta; aynı kazayı yaşamış ikinci kişi, bu olayı hayatını tehdit eden bir felaket olarak algılamış ise kaza bu kişi için travmatik bir olay niteliği kazanmaktadır. Psikolojik travma, olayı yaşayan kişinin algısı ve değerlendirmesi doğrultusunda tanımlanmıştır. Başkent Psikoloji'nin amacı ise travmatik olayların insanlar üzerinde yarattığı olumsuz psikolojik etkilerin azaltılması veya giderilmesinde yardımcı olmaktır.


  3. Depresyon - Depresyon, zannedilenin aksine bir moral bozukluğundan veya can sıkıntısından öte, psikolojik, biyolojik ve çevresel etkenlerin birleşmesiyle oluşan bir duygu durum bozukluğudur. Depresyon; değersizlik ve suçluluk duygularını içeren fiziksel/somatik, duygusal ve bilişsel bir çökkünlüktür. Depresyon yaşayan kişilerden sıklıkla şu yakınmalar duyulmaktadır:  "Hayat bana çok boş geliyor , Hiçbir şeyden eskisi kadar zevk alamıyorum, Hiçbir şey düzelmeyecek, iyiye gitmeyecek, Hiçbir şey yapmak istemiyorum, hep uyumak istiyorum." Bu yakınmalarla birlikte en sık karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir: 
    Somatik şikayetler; ağrı, halsizlik, yorgunluk, sersemlik hissi, nefes darlığı, çarpıntı  
    Fiziksel Şikayetler; Kilo değişikliği / Uykusuzluk / Aşırı uyuma /Tekrarlayıcı ölüm düşünceleri / Zevk alamama / İlgi yitimi / Konsantrasyon güçlüğü
    Başkent Psikoloji'nin amacı ise kişinin depresyon ruh halinden başarılı bir şekilde çıkması için gerekli yaklaşımları kullanmaktır.

  4. Panik Atak - Hiçbir neden yokken aniden ortaya çıkar. Zaman zaman tekrarlayan, bireyde yoğun bir kaygı/endişe ve korkuya neden olan “panik ataklar” şeklinde kendini gösteren ruhsal/psikolojik bir rahatsızlıktır. Hastaların çoğu bu durumu “kriz/atak geçirmekle” ifade etmektedir. İlk atak olduğu zaman birey genellikle kalp çarpıntısı, nefes alamama, üşüme-terleme-titreme- ürperme, felç geçirme ve “aklımı yitiriyorum/çıldırıyorum” endişesiyle çevresi tarafından en yakın hastaneye götürülür. Gerekli incelemeler sonucunda bir bulguya rastlanmaz. Bazen de birey; çevresine veya kendine yabancılaşma, kontrolünü kaybetme, kendisine veya çevresine zarar verecekmiş endişesini çok şiddetli bir şekilde yaşar.

    PANİK ATAĞIN BELİRTİLERİ ; 
    Çarpıntı; kalbin hızlı veya kuvvetli vurması. Kalp krizi geçiriyorum korkusunun şiddetli bir şekilde yaşanması, Nefes darlığı, boğuluyormuş hissi, baş dönmesi, sersemlik, bayılacakmış gibi olma, bedende uyuşma, karıncalaşma, titreme, terleme, üşüme ve ateş basması, kontrolünü kaybetme, çıldırma, aklını yitirme endişesi. Kendine ve çevresine zarar vereceğini düşünme farklı ve tuhaf hissetme. Kendine ve çevresine yabancılaşma,
    Ölüm korkusu.

    Başkent Psikoloji bireyin bu süreci daha kontrollü yönetebilmesi için gerekli yaklaşımları kullanarak daha kontrollü ve kısa bir atak süreci geçirmesini hedefler.


  5. Kaygı Bozuklukları - Kaygı birey üzerinde fiziksel, psikolojik etkiler yaratan durum veya olay sonucu ortaya çıkan bir uyum tepkisidir. Kişi çevreden gelen uyumsuz koşullarla başa çıkabilmek için belirli bir çaba sarf eder. İşte bu çabayı kaygı olarak tanımlayabiliriz. Yaşanan kaygı zaman zaman olumlu sonuçlar ortaya çıkmasına fayda sağlasa da, çoğu zaman kişi üzerinde olumsuz sonuçlar doğurur. Ayrıca kaygı yaşamımızda bizi en çok zorlayan ve olumsuz fiziksel ya da psikolojik belirtilerin ortaya çıkmasına neden olan etkenlerin başında gelir. Kaygı, insanların fiziksel ve sağlık durumlarını etkilemektedir. Kaygı aynı zamanda duygusal gerginlik yaratan bir süreçtir.
    Kaygı ile başa çıkabilmek için:
    Kaygı yaratan faktörlerin tespit edilebilmesi
    Kişinin kaygı yaratan faktörlere tepki ve uyum mekanizmalarının devreye sokulabilmesi Mizaç-kişilik yapılanmasından kaynaklanan kişisel kaygı kaynaklarının belirlenebilmesi gerekmektedir.
    Kaygının yarattığı baş ağrısı, nefes darlığı, terleme, yorgunluk gibi fiziksel belirtiler; uykusuzluk, iştahsızlık, sigara-alkol kullanımı gibi davranışsal belirtiler; gerginlik, geçimsizlik, yetersizlik duygusu, işbirliğinden kaçınma gibi psikolojik belirtiler yaşıyorsanız kaygı bozukluğu sizlerde de görülebilir. Tüm kaygı yaratan bu etkileri hayatınızdan çıkarabilmek için Başkent Psikoloji'ye başvurmanız, kaygı bozukluğu olmayan günler için bir başlangıç olabilir!


  6. Obsesif Kompulsif Bozukluk - Obsesyonlar kişinin aslında mantıksız olduğunu bilmesine ve kabullenmesine rağmen, inatçı ve tekrarlayıcı biçimde aklına gelen, tüm çabalarına rağmen durduramadığı ve düşünmesini engelleyemediği, kendisini çok rahatsız eden, endişelendiren hatta korkutabilen düşünceler, duygular, hayali imajlar ve görüntülerdir.
    Obsesyonlar sıklıkla kirlenme, kuşku, simetri ihtiyacı, emin olamama gibi konularda izlenir. Başlıca görülen takıntılı düşünceler; “Elimi yeterince temiz yıkadım mı?” “Banyo yaparken yeterince temizlendim mi?” “Bir yere dokundum elim kirlendi mi?” gibi temizlik ile ilgili olabildiği gibi, “Acaba gazı kapattım mı?” “Yola çıkmadan ütünün fişini çektim mi?” gibi yaptığından emin olamama şeklinde ya da “İçimden tanrıya küfür etmek geliyor.” “Tanrının varlığı ile ilgili şüphe mi duyuyorum?” gibi dini konularla ilgili de sıklıkla görülür. Bunların dışında cinsel obsesyonlar, korkular, hayaller, imajlar olarak da yaşanabilir. Belirli bir hareketin yapılmaması durumunda kötü bir durumun ortaya çıkacağı düşüncesi de sıklıkla görülür. Kompulsiyonlar ise bu rahatsız edici düşüncelerin oluşturduğu kaygıyı azaltmak ya da korkulan sonuçlardan korunmak veya kaçınmak için yapılan tekrarlayıcı takıntılı davranış veya zihinsel eylemlerdir. Kompulsiyonlar, büyüsel bir düşünce biçiminin sonucu olarak, kişiyi ya da yakınlarını ölüm-hastalık-uğursuzluk gibi felaketle sonuçlanabilecek durumlardan korumak amacıyla yapılmaktadır. Kişi bu obsesyonlarını gidermek için yaptığı kompulsiyon davranışlarıyla birlikte işlevselliğini kaybedecek, günlük hayatını idame ettiremeyecek hale gelebilir. OKB tedavisinde kişinin mutlaka psikoterapiden faydalanması gerekir.


  7. Öfke Kontrol Bozukluğu - Öfke, küçük-büyük her bireyin içinde bulunan, son derece doğal bir duygudur. Ancak öfkenin ortaya çıkma sıklığı, ifade edilme biçimi ve yaşamımızda açtığı yaralar herkes için değişiklik gösterir. Özellikle küçük yaşlarda önlemi alınmayan öfke problemleri, ileride çocuğunuzun yaşamında zarar verici önemli sonuçlar doğurabilir. Çocuklar Öfke ve Saldırgan Davranışları Neden Sergiler?
    Çok öfkelenmek ve saldırgan davranışlar sergilemek, bir anlamda sakin bir biçimde ifade edemediklerinizi ifade etmenin uygunsuz bir yoludur. Örneğin hiçbir çocuk sabah uyanıp kendi kendine “bugün çevreme öfke saçayım, çok ağlayayım, arkadaşlarıma vurayım, onlarla kavga edeyim, anne-babamı sinir edeyim ve onları çaresizlik içinde bırakayım” şeklinde bir plan yapmaz. Ancak çocuğunuz gün içinde yaşadığı olaylarla baş etmenin uygun bir yolunu bulamıyor, anlaşılmadığını düşünüyor ya da öfkelenmeyi sorunları çözmenin “kökten ve pratik” bir yolu olarak görüyorsa sık sık öfke davranışları sergileyebilir. Ya da çocuğunuz topunu alan bir arkadaşına hemen vurmaya başlıyorsa bu durum çocuğunuzun kendi kendine geliştirdiği sağlıksız bir “oyuncağını geri isteme yöntemi” olabilir. Bu açıdan bakıldığında masum gibi görünebilen çocuklardaki öfke problemlerinin tehlikeli noktası şudur: Çocuğunuzun daha çok erken yaşlardan itibaren geliştirdiği bu “sağlıksız sorun çözme yöntemi”, ileride onun hemen hemen her durumda ilk başvurduğu silahı olabilir. Her çocuk zaman zaman öfkelenir. Ancak bazı çocuklar öfke ve şiddete doğuştan yatkınken, bazıları kolay kolay öfkelenmezler. Ayrıca her çocuğu öfkelendiren nedenler ve öfkeyi ifade etme biçimi birbirinden farklıdır. Örneğin bazı çocuklar söyledikleri derhal yerine getirilmediğinde kızıp öfkelenirken, bazıları işler kendi istediği düzende gitmediğinde öfkelenebilir. Bazı çocuklar öfkelendiklerini tepkisel bir biçimde çevresindekilere vurarak, tepinerek ya da ağlayarak gösterirken, bazıları pasif bir biçimde inatlaşarak gösterebilir. Dolayısıyla çocukların yaşadıkları öfke problemleri birbirinden ne kadar farklıysa, her çocuk için en uygun, etkili ve “kalıcı” çözüm yöntemi de o kadar farklıdır. Aile bireylerinin hepsini etkileyen bu problemin çözümü için“sizinle birlikte” yola çıkarız.  Kendinizin veya çocuğunuzun öfkesinin altında yatan kaynağı bilmek, bugüne dek denediğiniz yöntemlerin niçin işe yaramadığını, “kendiniz veya çocuğunuz için en uygun yöntemin ne olduğunu” ve bu öfkeyle nasıl baş edebileceğinizi öğrenmek için bizlere başvurabilirsiniz.


  8. Tükenmişlik Sendromu - Stresli yaşamın da etkisiyle günümüz toplumunda görülme sıklığı giderek artan tükenmişlik sendromu, önemsenmesi ve mutlaka tedavi edilmesi gereken psikolojik bir sorundur. Genellikle yoğun ve stresli bir iş yaşantısı içerisinde bulunan kişilerde görülen tükenmişlik sendromunda başarısızlık hissi, enerji düşüklüğü, bireyin kendini yorgun ve bitkin hissetmesi gibi problemler baş gösterir. Bu sorunların şiddeti hastalığın şiddeti ile paralel olarak artmaya devam eder. Hastalık ani bir şekilde gelişmez, yavaş yavaş ve sinsi bir şekilde ilerleyerek belirti vermeye başlar. Bu nedenle hastalar ve yakınları genellikle hastalık belirli bir şiddete ulaşıncaya dek durumu önemsemez ve tedavi gerekliliği hissetmez. Sendromun ilerlemesi durumunda hastalık, kişiler için dayanılmaz ve başa çıkılmaz bir hale gelebilir, bazı kişilerin istemeden işini kaybetmesi ve sosyal çevrelerinden uzaklaşması gibi sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle hastalık fark edildiği andan itibaren mutlaka tedavi sürecine başlanmalıdır.

    Tükenmişlik sendromu belirtileri nelerdir?
    Yavaş ve sinsi bir şekilde ilerlemesi nedeniyle tükenmişlik sendromu yaşayan hastaların birçoğu muayene için sağlık kuruluşlarına başvurmaya gerek duymaz. Dünya genelinde pek çok kişi zorlu yaşam koşulları ile mücadele etmek durumunda olduğundan bu duygular hayatın normal bir parçası ve kaçınılmaz bir durum olarak görülebilir. Bu da hastalığın fark edilmesini zorlaştıran etmenler arasında yer alır. Hastalık tedavi edilmedikçe, mevcut yaşam koşulları ve stres devam ettikçe hastalığın şiddeti de artar ve belirgin semptomlar ortaya çıkmaya başlar. En yaygın olarak görülen tükenmişlik sendromu belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
    Bedensel tükenmişlik hissi
    Duygusal tükenmişlik hissiyatı
    Kişiyi esir alan olumsuz düşünceler
    Karamsarlık
    Basit işleri bitirmekte zorlanma
    İşten soğuma
    Umutsuzluk
    Kendini değersiz hissetme
    Azalmış mesleki özgüven
    Unutkanlık ve dalgınlık
    Sürekli yorgunluk ve bitkinlik hissiyatı
    Dikkat dağınıklığı
    Uyku problemleri
    Kabızlık ve ishal gibi sindirim sistemi düzenine ilişkin bozukluklar
    Kalp çarpıntısı ve solunum güçlüğü

    Baş, sırt ve bacaklar olmak üzere vücudun belirli bölgelerinde ağrılar
    Bu nedenlerin haricinde tükenmişlik sendromunun daha pek çok kişiye özgü semptomu ile karşılaşmak mümkündür. Bu nedenle yukarıda verilen belirtilerden birkaçını kendisinde gören kişiler mutlaka tükenmişlik sendromuna ilişkin testlerden geçmelidir.


                     
BAŞKENT PSİKOLOJİ

Size iyi gelecek!

Adres

Ankara/Çankaya
Cevizlidere Mahallesi
1218.Cadde
No: 2/22

İletişim

E-Posta
iletisim@baskentpsikoloji.com
Ofis Telefon:  (0850) 550 51 52                     

© Copyright 2020 - Başkent Psikoloji - Tüm Hakları Saklıdır.